Sessiz canlara ses oldular
Maltepe Yaşam Hakkı Savunucuları Beşçeşmeler Meydanı’nda Sessiz canlara ses oldu

Son bir yılda Maltepe’de onlarca köpeğin öldürüldüğüne vurgu yapan Maltepe Yaşam Hakkı Savunucuları;
“Rıfkı
Limon
Prens
Zeytin
Firuze ve yavruları – Zeytin, Gökçe, Sevgi, Gaya, Sanem, Füruğ
Dede
Fıstık
Naz
Maviş
Güzel Kuyruk
Tommy
Kangalsu
Karamel
-Gülsuyu'nda öldürülen 2 köpek
-Yalı mahallesinde bıçakla yaralanan 2 köpek
-Joe-Sahilden alınan
-Bozok
-Scoob
-Çorap
Bir yıldır sokaklarımız meleklerle doldu.
Ve toplanarak yerinden edilen, insan şiddetine maruz kalan, barınakta hapis olan, başına ne geldiğini bilmediğimiz birçok canımız artık aramızda değiller” diye haykırdı.
BASIN AÇIKLAMASI
Grup adına yapılan basın açıklamasında şu ifadeler yer aldı;
“Bugün burada, bu sokaklarda doğmuş, bu sokaklarda büyümüş, bu sokaklarda sevilmiş canları anmak için bir aradayız.
Onların, bazıları için sadece birer isim olduklarını biliyoruz
Ama bizim için onlar sadece birer isim değil; birer yaşam, birer komşu, birer dosttu.
Geçtiğimiz bir yıl boyunca, bu isimlerin sahipleri şiddete maruz kaldı, ortadan kayboldu, yerlerinden edildi.
İNSAN ŞİDDETİ
Kimi kapatıldıkları barınakta, kimi daha barınağa varamadan - daha yolda - toplama aracında, kimi barınaktan çıkartılırken gönüllüsünün kucağında hayata veda etti.
Kimi araba çarpmasıyla, kimi açlıkla, ama hepsi öyle ya da böyle insan şiddeti ile can Verdi.
Hepsi, insan eliyle yaratılmış sistematik bir yok edişin, bir soykırımın kurbanı oldu.
Onlar, sevmeyi, anlamayı, birlikte yaşamayı bilmeyen, "insan" sıfatını taşımayı hak etmeyen varlıkların maktulleriydi.
Ve hepsi, “sokakları daha güvenli hale getireceğiz” iddiasıyla, yazılmış bir yasanın mağdurlarıydı.
2024 Ağustos’unda yürürlüğe giren ve adına "Sokak Hayvanlarını Koruma Kanunu" denilen bu yasa, aslında sokaklarda tek bir hayvan bırakmama hedefiyle hayvan soykırımını yasallaştırdı.
Bu yasaya karşı binlerce vatandaş, onlarca sivil toplum örgütü ve siyasi parti sesini yükseltti. Ama dinlenilmedi.
Ve şimdi, neredeyse bir yıl oldu.
Soruyoruz! Peki ne değişti?
Sokaklar daha mı güvenli oldu?
Hayır!
Kadınlar hâlâ öldürülüyor.
Çocuklar hâlâ istismara uğruyor.
Şiddet, taciz, cinayet, gasp hız kesmeden sürüyor.
Bu yasa ne şiddeti durdurdu, ne de toplumu daha güvenli kıldı.
Soruyoruz! Peki ne değişti?
Sokaklar daha mı güvenli oldu?
Kadın cinayetleri azaldı mı?
Çocuk istismarı durdu mu?
Şiddet azaldı mı?
Taciz, tecavüz, gasp, cinayet bitti mi?
Hayır, azalmadı, bitmedi! Aksine katlanarak büyümekte. Suçlular cezasızlık ile ödüllendirildi. Mağdurlar adaleti sağlaması gereken Devlet tarafından yalnız bırakıldı. Bu yasa ne şiddeti durdurdu, ne de toplumu daha güvenli kıldı.
LÜTUF DEĞİL YÜKÜMLÜLÜK
Çünkü asıl sorun, birlikte yaşamayı unutmuş olmamızdır.
Biz insanlar, bu dünyanın sahibi değil, yalnızca birer parçası olduğumuzu unuttuk.
Bu topraklar sadece bize ait değil.
Diğer canlılar, biz onları sömürelim, kontrol edelim diye değil, var oldukları için, buna hakları oldukları için varlar.
Onlara yaşam hakkı tanımak bir lütuf değil, bir yükümlülüktür.
Yaşam, korkunun bittiği yerde başlar.
Gerçek yaşam, çevremize ördüğümüz duvarları yıktığımızda başlar.
Ama ne yazık ki bazı insanlar, o duvarları kendi çevresinde değil, başkalarının etrafında örmeye çalışıyor.
Oysa biz biliyoruz ki, güvenlik duvarla değil, anlayışla sağlanır.
Ve yaşam, ancak birlikte mümkündür.
Biz, bu sokakların en az bizim kadar sahibi olan canlarla dayanışmak için buradayız.
Bu semtte kurduğumuz gönüllü ağ ile onlar için bir yıldır mücadele ediyoruz.
Ve bu mücadelemiz ne yazık ki sadece yasaya karşı değil.
Biz gönüllüler, aynı zamanda bu yasanın arkasına saklanan ya da ona boyun eğen yerel yönetimlere,
hayvan düşmanlığı yapan kişi ve gruplara,
hayvanları toplarken hiçbir gönüllüyle iletişim kurmayan belediye ekiplerine,
ve her yardım talebimize, her ortak proje teklifimize,
her insani çözüm arayışımıza karşı "elimiz kolumuz bağlı" diyerek kendini mağdur konumuna yerleştiren TÜM yetkililere karşı da bu mücadelemiz.
MALTEPE BELEDİYESİ
Örneğin, biliyorsunuz, Maltepe Belediyesi'nin bir barınağı yok.
Yasaya göre 2028’e kadar bir barınak inşa etmek zorunda. Ama 2025 yılını yarılamışken henüz ortada bir temel bile yok. Maltepe’den toplanan köpekler, Tuzla Tepeören’e, Sarıyer Kısırkaya ve Gümüşdere’deki İBB barınaklarına gönderiliyor.
Oysa bu barınaklar, İstanbul’un dört bir yanından hayvan gönderilen, kapasitesi çoktan dolmuş tesisler. Hayvanlar yığılıyor ve koşullar giderek kötüleşiyor.
PROSEDÜR ÇIKMAZI!
Ve düşünün, kapınızın önünde 15 yıldır yaşayan, artık yürümeye mecali kalmamış bir can, bir şikâyet üzerine toplanırsa, onu öyle kolay kolay geri alamazsınız. Sadece sahiplendirme süreçlerinin Devlet eliyle zorlaştırılması yüzünden değil. Belgeleriniz ile sahiplenmek isteseniz bile prosedür engel olur. Çünkü Maltepe Belediyesi, barınağı olmadığı için doğrudan sahiplendirme yapamıyor.
Alınan hayvan önce barınağa götürülmek zorunda — bu da Sarıyer’deki barınaksa, gönüllünün hem oraya gitmesi, hem de hayvana tekrar tüm bu yolu döndürmesi gerekir.
Bu sadece anlamsız bir prosedür değil, canlıya çektirilen bir eziyettir.
Ve bu sorunun çok da büyük bir problem olmadığını düşünen varsa şunu bilsin:
Eğer Maltepe Belediyesi ve Veteriner İşleri Müdürlüğü bize bu konuda bir çözüm sunabilseydi, elleri kolları bu kadar bağlı olmasaydı, bugün 3 canımız hâlâ hayatta olacaktı.
Limon, Rıfkı ve Güzel Kuyruk...
Bu üç can, gönüllüleri tarafından sahiplenilmek istendi.
Ama Aydınevler’de bulunan Veterinerlik İşleri Müdürlüğü prosedür ve yasa gereği bu sahiplendirmeyi yapamadı, bu canları barınağa gönderdi.
Ve Gönüllülerine verilen şey yıllarca baktıkları, her gün besledikleri, arkadaşı, komşusu, evladı belledikleri bu köpeklerin ölüm haberleriydi!
O gönüllüleri tanıyoruz, ve biliyoruz ki bu kaybın acısını bir ömür yüreklerinde taşıyacaklar. Ellerinden geleni sonuna kadar yapmış olsalar da, bu ölümlerde zerre suçları olmasa da vicdan azabını omuzlarında taşıyacaklar bir ömür.
Çünkü bir canı kaybetmiş her hayvansever bilir o hissi: öyle yapsaydım, böyle yapsaydım, o gün orada olsaydım, hala yaşıyor olur muydu sorgulaması. O ezici ve geçmek bilmez "keşke" duygusu…
SORUYORUZ!
Ve şimdi biz, Maltepe Yaşam Hakkı Savunucuları olarak tüm yerel yetkililere bir kez daha soruyoruz:
Siz de hayvanseversiniz, Biz de
Peki bu vicdan azabı altında bu kadar ezilen neden sadece biziz?
Bu acıyı neden yalnız biz omuzlamak, belki bir ömür taşımak zorundayız?
1 yılda çok fazla acıya şahit olduk. Çok kayıp yaşadık. Sardığımız yaralar da oldu, yetişemediğimiz canlar da. Ama çabaladık. Bu ülkenin dört bir yanında hala yılmadan, yorulmadan, umudunun bittiği yerde inadına sarılıp devam eden binlerce vicdan sahibi gibi, çabaladık.
Yılmaya da niyetimiz yok, durmaya da. Yaşamı ve çıkarı iki ucuna koydukları bu bozuk terazi doğru yere ağır basana kadar buradayız. Yaşatmaya çalışanların yanında, soykırım meraklılarının karşısında!
Çünkü biz inatla yaşatmak istiyoruz.
Bu şehirde, bu sokakta, bu ülkede her canlının bir yeri olsun istiyoruz.
Ve biliyoruz ki bir toplumun gerçek yüzü, en savunmasız olana nasıl davrandığıyla belli olur.
Biz, yok sayılanların sesi, itilenlerin nefesi, öldürülenlerin hatırası olmak için buradayız.
Bir yıl daha geçmesin diye aynı acılarla. Bir can daha eksilmesin diye sessizliğimiz yüzünden.
Şimdi, buradan bir kez daha söylüyoruz:
Bu yasayı kabul etmiyoruz.
Teslim olmuyoruz.
Susmuyoruz.
Alışmıyoruz.
Ve asla unutmuyoruz.
Çünkü Limon’un, Rıfkı’nın, Güzel Kuyruk’un, Zeytin’in ve adını bile bilmediğimiz binlerce canın hatırası omuzlarımızda.
Çünkü yaşam, birlikte ve dirençle mümkün.
Gelin, birlikte duralım.
Gelin, bu adaletsizliği birlikte durduralım.
Çünkü onların başka şansı yok. Ama bizim hâlâ bir sesimiz var.
Ve bugün o sesi yükseltmenin zamanıdır.
Bugün bizimle birlikte onların sesi olmaya gelen herkese yeniden teşekkür ederiz. Onlarda yalnız değil, biz de siz de. Çünkü Kurtuluş yok tek başına, Ya tüm türler, Ya hiçbirimiz.
Çünkü biz biliyoruz:
Bu ülkede yaşam hakkı, en savunmasızdan başlarsa bir anlam taşır.
Ve eğer bir ülke, kendi sokağındaki hayvanı yaşatamıyorsa, kimseye güvenlik, huzur ya da adalet vaat edemez.
Limon için, Rıfkı için, Siyah için ve isimsiz binlercesi için buradayız.
Sadece onları değil, onlarla birlikte insanlığımızı da kaybetmeyelim diye.
Yalnızca hayvanları değil, vicdanı da savunuyoruz.
Çünkü bu sessizlik, artık suça dönüşüyor.
Ve biz, sessiz kalmayacağız.
Unutmayacağız.
Affetmeyeceğiz.
Alışmayacağız.
Ve mutlaka değiştireceğiz.”