Eminağaoğlu: Savcı ihlal üstüne ihlal yaptı
Eski YARSAV Başkanı Eminağaoğlu, İBB iddianamesinde savcılığın hem usulde hem esasta hukuka aykırılıklarla hareket ettiğini ve 'görev suçu' işlediğini söyledi.

Bianet.org’dan Ayşegül Başar’ın haberine göre Eski Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı ve emekli Yargıtay hakimi Ömer Faruk Eminağaoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik hazırlanan iddianamenin mahkeme tarafından kabul edilmeden kamuoyuna servis edilmesini eleştirdi. Eminağaoğlu, sürecin hem usul hem esas bakımından hukuka aykırılıklarla işletildiğini belirtti.
bianet'e konuşan Eminağaoğlu, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 174 ve 175. maddelerine göre iddianame kabul edilene kadar soruşturmanın gizli olduğunu hatırlattı. Savcılığın buna rağmen metni basına servis etmesini "açık görev suçu" olarak değerlendirdi:
"Usül olarak, iddianame kabul edilene kadar soruşturmada gizlilik devam ediyor ya da 15 günlük kabul edilme süreci bittiğinde gizlilik kalkıyor. Kamu davası bu şekilde açılmış sayılıyor. Dolayısıyla bu 15 gün içinde kabul edilene kadar ya da 15 günün sonunda kabul edilmiş sayılana kadar gizlilik aşaması devam ediyor. Bu çok açık bir suç ama savcı bile bile bu görev suçunu işliyor. Bunun hukukla açıklanması mümkün değil. Bunu bilmesine rağmen iddianameyi basınla paylaşması kamuoyunda ön kabul yaratma durumunu gösteriyor. Bu durum bize daha çıkış noktasındaki hukuka aykırılığı gösteriyor."
"İhlal üstüne ihlal"
Örgüt suçlaması içeren dosyalarda kısıtlama kararının bulunduğunu hatırlatan Eminağaoğlu, daha sürecin başından itibaren işlenen ihlalleri şöyle sıralıyor:
"Müdafiin bile ulaşamayacağı belgelere bütün kamuoyu erişiyor. Bu, hem gizliliğin ihlali hem kişisel verilerin hukuka aykırı paylaşılmasıdır. Adil yargılanmayı etkilemeye teşebbüs suçu işliyor. Bu iddianameyi ortaya atınca iddianamede birçok kişinin özel bilgisi, kişisel verisi var. Kişisel verileri ihlalle suçlarken, o verileri daha gizlilik aşaması içinde bütün kamuoyuna sunmakla ihlal suçunu işliyor."
"Gönderme merci savcılık değil"
Eminağaoğlu, tartışmalı bir diğer konu olan Yargıtaya yapılan “parti kapatma” bildirimine ilişkin “Gönderme merci savcılık değil” dedi. Siyasi Partiler Yasasına ilişkin aykırılıklar hakkında şunları söyledi:
"Siyasi Partiler Yasası 106. madde der ki, siyasi partilerin anayasa ve yasalara aykırı yasak eylemleri varsa Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. Ama gönderme mercileri sacılık değildir. Bu bilgilere İdare Mahkemesi vakıf olmuşsa İdare Mahkemesi, yerel mahkemeler vakıf olmuşsa mahkemeler gönderir. Şimdi soruşturma nedeniyle savcılıkların gönderebileceği bir durum yok. Soruşturma ile ilgili bir konu varsa savcılık iddianame düzenleyip mahkeme gönderir. Bunu gönderme Yargıtay'a gönderme merci mahkeme, savcılık değil. Bu şekilde de savcılıktan kaynaklı başka bir aykırılık oluşuyor. Savcılık eleştiriler üzerine 'ben sadece mali konularda böyle bir gönderme yazdım' diyor ama partilerin mali denetimi sadece Anayasa Mahkemesi'ni ilgilendirir. Yargıtay Başsavcılığı'nı da ilgilendirmez. Bu yönden bile çelişki var ortada.
"Yargıtay'a dayatma var"
"Gönderdiği yazıyı, siyasi partilerin anayasaya aykırı kapatma nedeni oluşturabilecek maddeye dayandırmış. Bu yönden bile Yargıtaya bir dayatma ve iteleme olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü Yargıtay Başsavcılığı kendisine ulaşan bir belgede, eylemler belli bir yoğunluğa gelince soruşturma açar. Her kendisine iletilen evraka soruşturma açmaz. Soruşturma açarsa bu gizlidir. Dolayısıyla, daha açıp açmayacağı belli olmayan, açarsa gizli olacak bir durumu savcılığın şimdiden deşifre etmesi ayrıca hukuka aykırılıktır.
"Mali denetim yetkisi Anayasa'da"
"Siyasi partiler yasasına göre mali konularla ilgili denetim tamamen Anayasa Mahkemesinin yetkisinde, Yargıtay'ı da ilgilendirmiyor. Anayasa Mahkemesi mali konularda usulsüzlük görürse partinin hesaplarını, gelirini, giderini inceler ve gereğini yapar. Kendi yaptığı açıklamayla bile çelişkili yazı yazıyor tekrar. 106. maddeyi satır aralarıyla okursanız, idaredeki aykırılıkları idare doğrudan değil yerel başsavcılığa gönderir. Yerel başsavcılık bir iç yazışmayla iletir. Adli boyut varsa onu da mahkemeler iletir. Burada savcılık, mahkeme yerine gönderiyor, yani mahkemeden de ön alıyor. Belki mahkeme yapacağı yargılamada bunları farklı değerlendirecek."
"Mahkemeye de mesaj veriyor"
İddianamenin 258'inci sayfasına işaret eden Eminağaoğlu, savcının sadece Yargıtaya değil mahkemeye de bu yönde yönlendirme yaptığına dikkat çekti:
"Bir yönden de mahkemeye 'sen de gönder' mesajı veriyor. Kamuoyuna yaptığı iki basın açıklamasında da hem çelişki var, hem Yargıtay Başsavcılığına ve yerel mahkemeye de yön gösterme gibi bir durum söz konusu. Yargıtay Başsavcılığı her zaman, her yerden, her türlü bilgi belge isteyebilir. İstediğinde de ilgili kurumlar gönderir. Ama yerel başsavcılık idareden evrak gelirse iç yazışmayla iletir. Öbür türlü bu konu mahkemeleri ilgilendirir. Yerel başsavcılığı ilgilendirmez. Yerel başsavcılık burada CHP'ye müdahale etmiştir. İdareden gelen evrakı da iç yazışmayla iletir. Yargıtay Başsavcılığı soruşturma açacak mı, açmayacak mı? Olayı kamuoyuna duyurarak yapamaz, bu demokrasiye müdahale olur. Açılmamış bir soruşturmada siyasi partiye yönelik bir müdahale olur. Bu yönüyle de yerel başsavcılığın tutumunda açık bir hukuka aykırılık var."
"Görev suçu işliyor"
İddianamenin kamuoyuna servis edilmesinin ayrı bir usul sorunu ve suç oluşturduğunu söyleyen Eminağaoğlu, bu konuda şöyle konuştu:
"Mahkemenin iddianameyi kabulüne kadar hiçbir şey yapamaz. Burada örgüt suçlaması var. Örgüt suçlamasında yasada çok açık bir hüküm var. Kısıtlama kararları alınırsa şüphelilerin müdafileri bile sadece şüphelinin ifadesi ve bilirkişi raporuna ulaşabiliyor. Dosyanın kapağı bile açtırılmıyor avukatlara. Böyle bir tabloda daha gizliliği süren soruşturmanın iddianamesi kamuoyuna servis ediliyor. Yani o aşamada avukatın bile ulaşamayacağı evrak servis ediliyor. Burada görev suçunu işlemekten dahi geri durmayan, çekinmeyen, hukuku bu derece çiğneyen bir savcılık makamı var."
İddianamedeki çelişkiler
Eminağaoğlu, iddianamenin içeriğini de değerlendirdi, belediye ile ilgili bölümlerin somut delile dayanmadığını söyledi. Eminağaoğlu, metindeki zamanlama ve içerik tutarsızlıklarına dikkat çekti:
"Öte yandan belediye ile ilgili bölüm, belediye ile ilgili eylemler tamamen soyut, tutarsız, dayanaksız, bir iddianame düzenlenmesini gerektirebilecek somut veri, bilgi, belgeye dayanmadan alel aceleye getirilmiş şekilde iddianame konusu edilmiş. Bölümler arasında, tarihler arasında, olaylar arasında, kurgular arasında çelişkiler var. İddianamenin 11 Kasım tarihinden çok önce yazılmış bölümleri var. Bölümler arasında kopukluk ve çelişkiler bulunuyor. Bu, baştan itibaren iddianame düzenleme niyetiyle hareket edildiğini gösteriyor."
15 günde nasıl okunacak?
3 bin 739 sayfalık iddianamenin mahkemece 15 gün içinde incelenmesinin mümkün olmadığını vurgulayan Eminağaoğlu, bunun "mahkemeye dayatma" anlamına geldiğini söyledi:
"Metin kısmı 3.739 sayfa. 15 günlük bir iddianame inceleme süresi var. Gizli tanıktır, kanıtlardı, raporlardı, metin kısmıydı. Bunları bağlantılandırıp, ilişkilendirip 15 günde inceleme olanağı mümkün değil. Bir günde kaç sayfa okunabilir. Hafta sonu tatilinizi bile bırakıp bu işe kendinizi verseniz dahi okuyamazsınız. Bu şekilde tutarsız bölümleri de gözettiğimizde bu işi 15 günde bitirme olanağı yok. Burada adeta savcılık çok fazla bilgi belge yığını ortaya çıkartıp ciddi bir şey varmış izlenimi yaratarak mahkemeye bir dayatma yapıyor. Mahkeme bunu 15 gün içinde bitiremeyecek, kendiliğinden iddianame kabulü olmuş sayılıyor ve kamu davası açılmış hale gelecek. Mahkemenin bunu 15 günde bitirme olanağı yok."
"Mahkeme iddianameyi iade etmeli"
Eminağaoğlu, gizlilik ihlalleri, savcılığın basın açıklamaları ve inceleme süresini fiilen imkânsız hale getiren hacim nedeniyle mahkemenin CMK 174. madde uyarınca iddianameyi iade etmesi gerektiğini ifade etti:
"Gizlilik konularının ihlal edilmesi, mahkemenin kendisine inceleme süresi yaratmayacak bir biçimde bir iddianame gönderilmesi karşısında mahkemenin yapması gereken iddianamenin koşullarının incelenebilir koşullarının oluşmaması nedeniyle ceza yargılama yasası 174. maddeden hareketle bu iddianameyi iade etmek. İddianameyi gizlilik aşamasında kamuoyuna sunmak gibi bütün görev suçlarını konu ederek ilgili savcılar, başsavcı vekilleri, başsavcı hakkında suç duyurusunda bulunmaktır."
"Savcılık kendini savunur halde"
Eminağaoğlu, sürecin siyasi etki altında yürütüldüğünü savunarak sözlerini şöyle tamamladı:
"Şu an savcılıklar tamamen bu gibi davalarda hukuktan kopmuş, yargıyı da siyasete müdahale haline getirmiş, bir tutum takılmış durumdalar. Bundan vazgeçmeleri gerekiyor. Savcılık kendini savunur halde. Neden? Çünkü aykırılıklar saymakla bitmiyor. Her bir aykırılıkta kendini savunmak durumunda kalıyor. Bir savcılık kendini savunma durumunda bırakılıyorsa aykırılıkların derecesini gösterir. Oysa savcılık iddianamesini yazar, mahkemeye verir ve konu tamamen mahkemenin görev alanına girer. Mahkeme oturur, 'iddianameyi kabul etmeli miyim, etmemeli miyim?' buna karar verir. Savcılık ikide bir basın açıklaması yapmaz, yapması gibi bir durum da söz konusu değil. Savcılığın bu şekildeki tutumu, davranışı kamuoyunu yönlendirmekten bir başka anlam taşımaz."








