Nerede O Eski Bayramlar?
Belki de eski bayramlar, çocukluğumuzda kaldı. Ama yine de yaşatmak bizim elimizde.

Funda Tunca
-
Bayram sabahlarının o kendine has kokusu vardı. Henüz güneş tam doğmamışken, evin içinde tatlı bir telaş başlar, annem mutfakta son hazırlıklarını yaparken babam en güzel takım elbisesini itinayla ütülerdi. Biz çocuklar, sabaha kadar zor sabrettiğimiz bayramlıklarımızı giymek için heyecanla yatağımızdan fırlardık. O kıyafetler, sadece bir elbise değil; sanki bayramın kendisiydi.
Eskiden bayramlar, mahalleyle birlikte kutlanırdı. Kapı kapı dolaşıp büyüklerin ellerini öper, karşılığında mendiller içinde saklanan şekerleri, bazen de bir köşe başında ezilip katlanmış harçlıkları alırdık. En sevdiğimiz kısım, belki de sabah erkenden gidilen bayram namazının ardından mahalle fırınından gelen sıcak pidelerin kokusuydu. Sofrada herkes yerini aldığında, göz göze gelmek, gülümsemek ve "Bayramınız mübarek olsun" demek bir başka güzeldi.
Telefonlar yoktu belki, ama gönüller yakındı. Komşular birbirini unutmadan ziyaret eder, kapılar ardına kadar açık olurdu. Her evde bir başka tat, her sohbette başka bir anı saklıydı. Küslükler unutulur, dargınlıklar bayram sofralarında erirdi.
Şimdi teknolojinin getirdiği kolaylıklarla kutluyoruz bayramları; bir mesaj, bir emojiyle. Ama sahi… nerede o eski bayramlar? Nerede o saf sevinç, o içten tebessüm, o gönülden gelen muhabbet?
Belki de eski bayramlar, çocukluğumuzda kaldı. Ama yine de yaşatmak bizim elimizde. Bir tebessüm, bir ziyaret, bir ikram… Belki de o eski bayramları ararken, onları yeniden inşa etmeliyiz; sevgiyle, hoşgörüyle, birlikte…