Tezatlar ülkesinden
***Sağlık Bakanı: “Her aile üç çocuk yapmalı” demiş. Aynı Bakanlık çocuk ölümlerinden sorumlu tutuluyor. Garip değil mi?
Cengiz Baysu
-
***Sağlık Bakanı: “Her aile üç çocuk yapmalı” demiş. Aynı Bakanlık çocuk ölümlerinden sorumlu tutuluyor. Garip değil mi?
***Dış ülkelere ihraç ettiğimiz kimyon, kuru incir, Antep fıstığı, susam tohumları, mandalina gibi ürünler yapılan kontrollerde Salmonella bakterisi taşıdığı gerekçesiyle sınırdan geri çevriliyor. Yurdumuza tekrar getirilen sebze ve meyveler imha edilecekmiş. İmha edilme şeklinden, yerinden, tutulan tutanaklardan vaz geçtim; bu zarar kime yazar?
*** Ülkemizde sanat eserlerine karşı duyarsız olduğumuz üzerine aramızda bir sohbet başlamıştı. Sordum:
---Tarihi eserlerin, örneğin bir çeşmenin üzerine neden yazı yazılır?
---Risksiz olduğu için… Sahibi yok, kovalayanı yok, cezası yok…
*** Cenaze konvoyu geçiyordu, trafik tıkandı. Konumuz ‘cenaze’ olmaya başladı. Ben söze girdim: İstanbul mezarlıklarında “sınıf ağlayıcıları” olduğunu söyledim. Örneğin; birinci sınıf ağlayıcı, en çok ağlar ve en büyük bahşişi alır. İkinci sınıf ağlayıcı daha az ağlar ve daha az bahşiş alır gibi… Konu ağlamakla ilgili olduğundan züğürt adam yine söze girdi:
Ne diyim de ağlayım
Ölü bizim olmayınca.
Kötüler tükenir mi,
Üçer beşer ölmeyince.
***Yahudiler gelir ve Hz. İsa’ya en ağır sözleri söylerler. Hz. İsa ise onlara sakin bir şekilde karşılık verir. Bunu yadırgayanlara da,
---Herkes kendi içinde taşıdığı değerlere göre konuşur. der.
***Yaşlı hanım inmek için kapıya yöneldiği esnada pervasızca yatan yaratığın (!) uzattığı ayaklarına çarptı. Sendeledi, koluna girenlerin yardımıyla düşmekten son anda kurtulmuş oldu. Yaratık uyandı, bozulmuştu bu duruma…
---Yürürken nereye bakıyorsun sen?
---Senin ayaklarına…
*** Cep telefonları yaygınlaşmaya başlamıştı. Bir gün vapurda telefonla konuşmamı dinleyen yolcuya “sen şimdi Boğaz’ı seyret, ben sana sonra anlatırım” diyesim gelmişti içimden…
O gün için işitsel olan bu olay cep telefonu ekranlarına yazılan mesajlarla görsel şekle dönüşmüştü. İnternette bulduğum güzelliğe bakın, otobüste mesaj atarken telefonumun ekranına bakan amcaya gencin sözleri:
---Amca, eklemek istediğin bir şey varsa söyle, onu da yazayım!
Haa, dur delikanlı o adamın yerine ben söyleyeyim de, sen yaz şimdi:
İzmir Körfezi’nin kirliliği TBMM’de gündem oluyor. Herkes bugünkü durumu konuşuyor. Oysa olumsuzluğun kökleri dünde yatıyor. Küçücük bir körfezin etrafı binlerce insanın barındığı yapılarla dolu. Körfez çevresine ulu orta ruhsat verilmesine kimler sebep oldu? Tonlarca atığın nereye gittiği hesaplandı mı? Benzer olaylar Ergene Nehri’nin suyu, Saros Körfezi’nin durumu, Gediz, Menderes, Sakarya, Fırat, Dicle, Kızılırmak, Yeşilırmak, Seyhan, Ceyhan Nehirlerinin havzaları için de düşünülüyor mu?
***Aşiret düğününü sollayan görgüsüzlük
Aşiret düğünleri takı ve para takma gösterisiyle bilinir. Bilmem kaç kilo altın, şu kadar para vb… Bu kişiler hangi inancın sahibidirler? Devletin maliye memuru oraya gitmiş midir? Veya “servetin şu kadarı devlete vergi olarak ödenmelidir” demiş midir? Ya da düğün sahipleri beyanda bulunmuş mudur? Geçtiğimiz hafta yoksul insanların gözüne sokarcasına görgüsüzlük örneği bir aşiret düğünü daha gördük ekranlarda.
Bunların hepsine pabucunu ters giydirecek bir gelişme daha oldu. Bir oryantal dans sanatçımıza eşinden 40 milyon TL’lik araç hediye edilmiş. Olay yurt dışında olmuş. Maliyemiz bu olayı tetkik ediyor mudur, ilgili kişinin vergi borcu var mıdır? Bu aracın vergisini hangi ülke belirleyecektir?