Atatürk’e saygısızlık
Sevgisizlik boyut değiştiriyor
Cengiz Baysu
-Emperyalizmin hain pençesinden kan dökülerek alınmış olan ülkemiz, bağımsız, laik ve sosyal hukuk devleti olarak varlığını sürdürmeye çalışmaktadır. Kurum ve kuralları iktidarların tasarruflarıyla zaman zaman yıpranmaya uğrasa da, devlet ayakta kalabilmektedir.
Ekonomideki bozulmalar, sağlık hizmetleri ve ilaç fiyatlarındaki artışlar, vergi ve adalet sistemindeki düzensizlikler, özellikle de eğitim politikasındaki değişiklikler artan bir şekilde ve birbiri ardına sıralanıyor.
Tarih ilgisi ve sevgisi
İlköğretimin son üç yılında (bizim kuşağın ortaokul yılları) okutulan tarih derslerinden Cumhuriyet’in kolonları sayılabilecek bilgileri bilmeden geçmek mümkün olmazdı. Özellikle son 20-30 yılda tarih kitapları her yıl değişmeye ve siyasi iktidarların belirlediği ders saatlerine göre yazılarak satışa sunulmaya başladı. Genç nesillere tarih ilgisi ve sevgisi (!) böyle sunulmaya çalışıldı. Sonraki yıllarda yine bazı ezber ve tanımlamalarla sınıf geçecek kadar bilgi verilmek suretiyle devrim tarihi öğretilmeye (!) çalışıldı.
Atatürk İlke ve Devrimleri özellikle son yıllarda “içi doldurulmamış kavramlar” olarak ele alınmakta, devrimler ise bazı kişi ve kesimlerce değişik şekillerde algılanıp anlatılmaktadır. Atatürk’e sevgi duymayanlar dün de vardı. Kimseden Atatürk’e sevgi duymasını beklemek hakkımız yok; ancak olay boyut değiştirip saygısızlığa, tahribe, seviyesizliğe varıyor. Bu türden insanlar için ben Atatürk gerçeğini ısrarla ve tekrarla ortaya koymaya karalıyım.
Türk Devrimi’ni çeşitli yönleriyle eleştiren bazı aydınlarımızın doğruları anlatmak yerine devrimin felsefesine inanmış kişileri küçük görmeyi ve halka da küçük göstermeyi tercih etmelerini kabul edemiyorum. Batılılaşmayı hedef alan Türk Devrimi altı asırlık kemikleşmiş bir yapının yanlış yönetimi sonucu kısa süreli fikri yapılanmanın ardından filizlenmeye başlamış ve üç yıllık Kurtuluş Savaşı’yla ortaya çıkmıştır.
Bu kurulu düzenin günümüzde aksayan tarafları mutlaka vardır. Sorunları akıl, bilim ve diyalog yoluyla çözmeyi tercih edeceğimiz yerde Cumhuriyet, Kurtuluş Savaşı, Atatürk gibi ortak ve bağlayıcı değerlere saldırarak içinden çıkılmaz bir durum yaratıyoruz. Cumhuriyetin kurulma süreciyle AB’ye girme sürecini karşılaştırdığımızda gerçekten az zamanda çok ve büyük işler yaptığımızı görebiliriz.
Sevgisizlik boyut değiştiriyor
17 yaşında olup din eğitimi alan bir öğrenci Atatürk’ün resmine karşı uygunsuz davranışlarda bulunuyor. Polis, öğrenciyi yakalayıp savcının karşısına çıkarıyor. Öğrenci tutuklanıyor. Emniyet Genel Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Başkanlığımızın koordinesinde, İstihbarat Başkanlığımızın desteğiyle; Kuveytli sözde yazar Abdülaziz Ramih adıyla birinin, Türkiye Cumhuriyeti pasaportuna ve Cumhuriyetimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e alenen hakarette bulunan çok sayıda paylaşım yaptığı belirlenmiştir.
Şahsın, Atatürk’e hakarette bulunmak suçundan gözaltına alınan A.E.S’ye sosyal medya hesabından destek veren paylaşımları da tespit edilmiştir. Bu kişinin kimliği tespit edilmiş, gerçek adının Abdülaziz E. Alhajri olduğu ve Kuveyt’te yaşadığı belirlenmiştir. İçişleri Bakanlığı bu şahıs hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu belirtmiştir. Aynı zamanda İçişleri Bakanlığı, Kuveytli yazarın saç ektirmek için iki kez Türkiye'ye geldiğinin tespit edildiği bilgisini paylaşmıştır.
Çetelere ve uyuşturucu baronlarına, terör örgütleri ve yandaşlarına karşı yürüttüğü operasyonlarda başarılı sonuçlara imza atan ve son olarak da Atatürk’e karşı işlenen suçlarda etkin tepkiyle karşılık veren İçişleri Bakanımızı öncelikle ve özellikle tebrik ediyorum.
Esasen din eğitimi veren okulların bazılarında Atatürk karşıtlığı had safhadadır. Milli Eğitim Bakanlığı’nın daha sıkı tedbirler alması gerektiğini düşünüyorum. Hidayet aşılayacak yerler tarikatların dalaletinden kurtarılmalıdır.
Atatürk karşıtlığı
Giderek yükselen Atatürk karşıtlığı,
---Siyaseten pirim kazandırıyorsa siyasiler tarafından itibar görmekten,
---Mesleki yükselme gerektiriyorsa mesleğin başında bulunan amir pozisyonunda kişiler tarafından ortaya konulmaktan,
---Maddi imkânsızlıklar nedeniyle okula gidilemeyen yörelerde, öğrenim basamaklarının çıkılamadığı bazı yerlerde veya bir örgüt (PKK) veya dini yapının (FETÖ) ideolojisi doğrultusunda taassuba saplanmış kişilerin güdümünde Atatürk’e karşı düşmanca hisler aşılanmaktan,
---Konuşma metinlerinin başına “yeni” sözcüğü getirilerek “Yeni Türkiye, yeni devrim, yeni 19 Mayıslar” adıyla ambalajlanan kavramlar halka sunulmaktan,
---Şeyh kontrolünde veya tarikat güdümünde olan bazı dini merkezlerde verilen sapkın eğitimlerden beslenmektedir.
Fikir sahibi olmak
Kuleli Askeri Lisesi ve Kara Harp Okulu’nda okuduğum yıllarda semtimdeki arkadaşlarım sağcı ve solcu diye ikiye ayrılmışlardı. Sadece slogan sözcük ve tümcelerle konuşuyor, okudukları basit seviyedeki bir veya iki kitabı dillendiriyorlardı. Bilgi sahibi değildiler ve iktisadi sistemleri bilmiyorlardı. Aynı travma şimdi din, tarikat, mezhep teması üzerinden Atatürk karşıtlığı esas alınarak yapılıyor.
2007 yılında Atatürk Ansiklopedisi’nin hazırlık çalışmaları sırasında çalışma grubunun Genel Sekreterliği görevini üstlenmiş olan Dr. Hüseyin Ağca’nın söyleyişiyle “Kutsalını ferdî ve toplumsal ahlak ve huzur adına kendi bilinç seviyesine taşımış, kutsalıyla bütünleşmeyi, çıkara dönüştürme hırsı olarak yaşamayan’ gerçek ve samimi dindarların aşırılıklarla ilgisi olmaz.” sözlerini burada zikretmek istiyorum.
Hep söylenen bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunamayacağı anlayışı, bir kez daha doğruluğunu ispat etmiştir. İşin bu noktaya varmasında eğitim politikamızın hatalı olduğunu söylemeden edemeyeceğim.
Simge siyasetinden uzaklaşıp ilke siyasetine yanaşmadığımız sürece bu çalkantıların ve geriye dönüşün devam etmesi kaçınılmazdır. Milli Mücadele’nin kadrosunu sürekli karalamaktan vaz geçip sorunlarımızı itidal içinde çözmezsek gelecekte daha tahripkâr düşüncelere de tanık olmamız mümkündür.
Ne kadar haklıymış Büyük Atatürk! Bugünleri görerek mi “Beni hatırlayınız!” demiş acaba?